Babam da ben de atletlerimizi giydiğimize göre, pikniğe gitmişiz demektir (Şişşt Philips, çekil ordan bedava reklam yapma!). Evet, geçen hafta sonu, yani 18 Temmuz'da halamlar geldi ve çok güzel bir gün geçirdik.
Önce Uludağ Yolu'nda İnkaya diye yaşlı bir çınar ağacının dalları altında kahvaltı yaptık. Daha doğrusu annemler yaptı. Ben de masayı karıştırıp tabaklardaki salatalıklarla dişlerimi kaşıdım.
İnkaya'dan sonra Seyrü Sefa diye bir yere gittik. Gördüğünüz gibi ablalarım paylaşamıyor beni. Ohhh, çok sevilen bir bebeğim ben!.. Ne güzel de ciciler getirmişler bana...
Sonra babam bizi Dağ Evi diye bir yere götürdü. Annem beni rüzgardan korumak için en diplere gizlense de o mangal denen şeyin kokusu geldi burnuma... Güzel bir şey heralde... Off, çıkmadı ki şu dişler...
Tabii bana o et denen şeyden vermediler. Resimden anlaşılıyor mu bilmem, açlıktan kağıt mendil poşeti çiğniyorum, biraz da zevkten tabii.. Ne de olsa halamın kucağındayım, yaaa...
Keyfim yerindeydi anlayacağınız, eve dönmeden önce babam ile birlikte kısa bir 'Bu fasulye 7,5 lira' şovu yaptık.
Bu aralar herşeyi ağzıma sokuyorum diye babam endişeleniyor, ama ne yapayım yani! Hem dişlerimi kaşıyorum hem de tadlarına bakıyorum. Bu resimdeki şey neyse, tıpkı annemin bana zorla içirmeye çalıştığı çorbalar gibi, hiç tadı yok. Ama iyi kaşıyor...
Ben (tanrı vergisi bir şey, kıskanmayın) güzel gülerim.
Ve ben kimin hayatına değersem güzel güldürürüm. İnanmıyorsanız resme bakın, bakın bakın da görün Elif'imi ne güzel güldürdüm. Ve bundan sonra da, hayatımın her aşamasında hep güldüreceğim inşallah :)
O gün Uludağ diye yaşadığımız kente destek veren kocaman bir dağa çıkmıştık. Hava biraz rüzgarlıydı. Serseme döndüm. Öyle gözlerim uzaklara dalmış bir şekilde havaya adapte olmaya çalışırken bizimkiler resmimi çekivermişler. Yok aslında öyle batan gemiler, Karadeniz falan aklımda... Fikrim hala aynı: Evet evet, dünya çok güzel bir yermiş :)
Hafta sonu Mudanya'da büyük şenlik vardı! Bütün kızlar toplandık, altın kızlar olduk. Ben, annem, anneannem, teyzeannem, bir de tabii en büyük annem; pamuk ninem... Bir öptüm onu, bir kokladım, ohhh!.. Şunlara baksanıza, hepsi de çok şirin değil mi?
Biliyor musunuz insanlar doğmadan önce içlerine doğacakları aileleri seçerler. Evet evet öyle. Hatta benim Binnur teyzemin bir arkadaşının oğlu böyle 3 falan yaşlarındayken annesine demiş ki doğmadan önce seni annem ol diye ben seçtim. Annesi de demiş ki "nasıl olur?" "Bana doğmadan önce dünyadaki bütün kadınların resimlerini gösterdiler, ben seni seçtim." Peki ama neden beni seçtin demiş annesi de . O da demiş ki çünkü beni en çok senin seveceğini anladım..
İşte böyle, ben de öyle yaptım. Beni dünyada en çok sevecek annenin ve babanın Elif ile Esat olduğunu biliyordum.